Saf saf
Sorunu sor hemen cevaplansın.
saf saf teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- facilely
- in rows, in ranks
- naively
Örnek Cümle:
Sami naively answered all of Layla's questions.
-Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.
- (arrayed) in rows, lines, or ranks
- innocently
Örnek Cümle:
Tom smiled innocently.
-Tom saf saf gülümsedi.
- saf
- naive
How can you be so naive?
-Nasıl bu kadar saf olabilirsin?
It's naive of you to believe that.
-Ona inanmak sizin saflığınızdandır.
- saf
- pure
She has a pure heart.
-Onun saf bir kalbi var.
Mary's wedding ring is made of pure gold.
-Mary'nin alyansı saf altından yapılmıştır.
- saf
- credulous
- saf olmayan
- impure
- (maden) saf
- fine
- kimyevi saf
- chemically pure
- saf güzellik
- pure beauty
- (nutfe. c.) saf ve duru sular
- (Nutfe. c.) pure and limpid waters
- .saf
- Pure
- katışık olmayan, katışıksız, saf
- not mixed, pure, pure
- saf
- innocent
Tom smiled innocently.
-Tom saf saf gülümsedi.
Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break.
-Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler.
- saf aşk
- pure love
- saf dışı
- pure non-
- saf dışı etmek
- Rule out
- saf su
- (Kimya) Pure water, distilled water
- saf tutmak
- form a line, form a rank
- daha saf
- purer
- saf
- simple simon
- saf
- simple
- saf
- unadulterated
- saf
- refined
- saf
- unmixed
- saf
- gull
Tom isn't so gullible.
-Tom o kadar saf dilli değildir.
I didn't realize that Tom was so gullible.
-Tom'un çok saf olduğunu fark etmedim.
- saf
- elemental
- saf
- greenhorn
- saf
- deceivable
- saf
- fine
- saf
- country bumpkin
- saf
- absolute
- saf
- harmless
- saf
- unsuspicious
- saf
- dupe
- saf
- distilled
- saf
- simple minded
- saf
- pigeon
- saf
- clear
- saf
- all
Sami naively answered all of Layla's questions.
-Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.
The bird's feathers were all of pure gold.
-Kuşun tüyleri tamamen saf altındı.
- saf
- gudgeon
- saf
- candid
- saf
- artless
- saf
- juggins
- saf
- rank
Her smooth entry into the ranks of the royal family will help to dispel these fears.
-Onun kraliyet ailesinin saflarına düzgün girişi bu korkuların giderilmesine yardımcı olacaktır.
- saf
- row, line; rank, line
- saf
- dewy eyed
- saf
- simple-hearted
- saf
- clean
Electronic components can be cleaned using pure isopropyl alcohol.
-Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilir.
Electronic components can be cleaned by using pure isopropyl alcohol.
-Elektronik bileşenler saf izopropil alkol kullanarak temizlenebilirler.
- saf
- ingenuous
Mary is an ingenuous student.
-Mary saf bir öğrencidir.
- saf
- genuine
- saf alkol
- absolute alcohol
- saf altın
- pure gold
- saf aşk
- idyl
- saf bağlamak
- to form a line; to form ranks
- saf bellek
- pure memory
- saf bir biçimde
- purely
- saf dışı (oyuncu/asker)
- out of action
- saf hale getirmek
- purify
- saf ipek
- pure silk
- saf ipek mi
- Is it pure silk
- saf ispirto
- absolute alcohol
- saf keten
- pure linen
- saf kod
- pure code
- saf koton mu
- Is it pure cotton
- saf kurşun
- chemical lead
- saf kömür
- pure coal
- saf kız
- ingenue
- saf meşcere
- pure stand
- saf olarak
- purely
- saf olmama
- impurity
- saf renk
- pure colour
- saf sentetik mi
- Is it pure synthetic
- saf su
- pure water
- saf süt
- whole milk
- saf ton
- simple tone
- saf yün
- all wool
- saf yün
- pure wool
- saf yün mü
- Is it pure wool
- saf zeytinyağı
- extra virgin olive oil
- saf üreteç
- pure generator
- steril saf su
- (Tıp) sterile purified water
- yeterince saf
- pure enough
- ön saf
- forefront
İlgili Terimler
saf saf teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı
- saf
- Store and Forward A technique where transactions are captured and stored in a bucket for later transmission to a remote system Typically used where transaction involve connecting to remote machines and the delay of doing this should be defferred until convienent
- saf
- System Authorization Facility An MVS facility for routing authorization requests to RACF or equivalent system security packages
- saf
- Scrapie associated fibrils These are the fine structures, seen under the electron microscope that are only found in brains of TSEs It has been suggested that they are the infective agents themselves, as infectivity can be filtered out with a filter small enough to stop the SAF
- saf
- Scrapie Associated Fibrils
- saf
- Server Application Function An API for server software See also NSAPI
- saf
- Society of American Foresters
- saf
- Scrapie associated fibrils These are the fine structures, seen under the electron microscope that are only found in brains of TSEs
- saf
- School Advisory Forum SAC: School Advisory Committee
- saf
- System Authorization Facility An MVS interface invoked by CICS to communicate with an external security manager, such as RACF
- saf
- Abbreviation for Subantarctic Front
- saf
- Sub-chief of Bum
- saf
- Spouse Acceptance Factor The amount of time married scientists are allowed to spend away from home, in the office, at the lab, talking about physics at social events, going to the South Pole, attending conferences, etc , before the spouse says "ENOUGH!!!!!!" (from a cosmo girl now on our editorial staff)
İlgili Terimler
saf saf teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı
- Dizilmiş olarak, dizi dizi
- Safça, kolayca aldatılarak
- SAF
- (Osmanlı Dönemi) Tüylü ve yünlü hayvan
- SAF
- (Osmanlı Dönemi) Zeki olmayan, derin düşünmeyen, dikkatsiz
- SAF
- (Osmanlı Dönemi) (SÂFİ) Katışıksız, berrâk, temiz
- SAF'
- (Osmanlı Dönemi) Sille vurmak, tokat atmak
- SAF'AN
- (Osmanlı Dönemi) (C.: Safâıne) Sille vurulmuş kişi
- SAFSAF
- (Osmanlı Dönemi) (C.: Safsâfe) Her nesnenin kemi, kötüsü, hor ve hakiri
- SAFSAF
- (Osmanlı Dönemi) Mânâsız şiir
- SAFSAF
- (Osmanlı Dönemi) Yaramaz ve kötü işler
- SAFSAF
- (Osmanlı Dönemi) Döğülmüş yumuşak toprak
- SAFSAF
- (Osmanlı Dönemi) Mâkul olmayan kelimeler
- Saf 1
- (Kuran) Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ı tesbih ederler. O, güçlüdür, Hakim'dir
- Saf 10
- (Kuran) Ey inananlar! Sizi can yakıcı bir azabdan kurtaracak, kazançlı bir yolu size göstereyim mi?
- Saf 11
- (Kuran) Allah'a ve peygamberine inanırsınız; Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat edersiniz; bilseniz, bu sizin için en iyi yoldur
- Saf 12
- (Kuran) Böyle yaparsanız, Allah günahlarınızı size bağışlar, sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerinde hoş yerlere koyar. Büyük kurtuluş budur
- Saf 13
- (Kuran) Bundan başka, sevdiğiniz bir şey daha: Allah katından bir yardım ve yakın bir zafer vardır. İnananlara müjde ver
- Saf 14
- (Kuran) Ey inananlar! Allah'ın dininin yardımcıları olun. Nitekim, Meryem oğlu İsa, Havarilere: "Allah'a giden yolda yardımcılarım kimlerdir?" deyince, Havariler: "Allah'ın dininin yardımcıları biziz" demişlerdi. İsrailoğullarının bir takımı böylece inanmış, bir takımı da inkar etmişti; ama Biz, inananları düşmanlarına karşı destekledik de üstün geldiler. *
- Saf 2
- (Kuran) Ey inananlar! Yapmadığınız şeyi niçin yaptığınızı söylersiniz?
- Saf 3
- (Kuran) Yapmadığınız şeyi yaptık demeniz, Allah katında büyük gazaba sebep olur
- Saf 4
- (Kuran) Doğrusu Allah, kendi uğrunda, kenetlenmiş bir duvar gibi, sıra halinde savaşanları sever
- Saf 5
- (Kuran) Musa milletine: "Ey milletim! Beni niçin incitirsiniz!? Oysa, benim size gönderilmiş Allah'ın bir peygamberi olduğumu biliyorsunuz" demişti. Ama onlar yoldan sapınca, Allah da onların kalblerini saptırmıştı. Allah, yoldan çıkan milleti doğru yola eriştirmez
- Saf 6
- (Kuran) Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah'ın size gönderilmiş bir peygamberiyim" demişti. Ama o elçi, kendilerine belgelerle geldiği zaman: "Bu, apaçık bir sihirdir" demişlerdi
- Saf 7
- (Kuran) Müslüman olmağa çağırılmışken gelmeyip Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah, zalim olan milleti doğru yola eriştirmez
- Saf 8
- (Kuran) Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek isterler. İnkarcılar ne kadar istemeseler, Allah nurunu, dinini tamamlayacaktır
- Saf 9
- (Kuran) Putperestler istemese de, dinini bütün dinlerden üstün kılmak için, peygamberini, doğruluk rehberi Kuran ve gerçek dinle gönderen O'dur.*
- saf
- Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön: "Yenge, açık sözlü, saf bir kadıncağızdır."- R. N. Güntekin. İyi niyetli, art niyetsiz: "Senin bu kadar, çocukça saf olduğunu bilmezdim."- P. Safa
- saf
- Kurnazlığa aklı ermeyen
- saf
- Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön
- saf
- Katışıksız
- saf
- Kolaylıkla aldatılabilen
- saf
- Grup
- saf
- tıksız, arı, katışıksız, halis, has
- saf
- Dizi, sıra
- saf
- İyi niyetli, art niyetsiz
- saf
- Katıksız, arı, katışıksız, halis, has
- saf
- (Osmanlı Dönemi) sıra sıra dizilmek, temiz, katıksız
- saf
- Dizi, sıra: "Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı."- E. E. Talu
- saf dışı
- Dizi dışı
- saf dışı
- İlgisiz, bağlantısız, işlemez
- saf kan
- Irkının katışıksız özelliklerini taşıyan (at)
- safsaf
- Söğüt ağacı
İlgili Terimler
saf saf teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- SAF
- (Askeri) Hava Kuvvetleri Bakanı (Secretary of the Air Force)
İlgili Terimler
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.